SINAV VE TUNCELİ

Harput gazetesinin değerli okuyucuları,

Malumunuz 17-18 Haziranda Yüksek Öğretim Kurumları Seçme Sınavı yapıldı.

YÖK’ü tebrik etmek gerekiyor ki çok ilginç bir sınav yeri dağıtım programı yapılmıştı, Bizler iyi biliyoruz ki depreme maruz kalmış illerimizde sınav yapılması mümkün değildi bu illerin diğer illere dağıtılması gerekiyordu ancak öyle bir sistem uyguladılar ki akıllara ziyan deprem mağdurlarını verdikleri illerin öğrencilerini de başka illere vererek mağduriyet sayısını iki katına çıkardılar.

Bizde hasbelkader Tunceli ye gittik. Munzur Üniversitesindeki adaylara gelince tamamına yakını Elazığ ve Malatyalılardan ibaretti, işin diğer dikkat çeken yanı müracaat adayların yarısına yakını sınava gelmemişti ve ülkem insanı üzerine bir öz eleştiri yapıyorum bedava mezar bulsak gireceğiz pozisyonuna harbiden geldik, Sınav başvurusunun ücretsiz olduğunu duyan müracaat etmiş ama sınava gelmemişti. Benim fakültemde de öğrendiğim kadarı ile her sınıfta dört veya beş adaydan fazlası yokmuş ayıp yahu ben şimdi bu bedavacılara soruyorum özel egolarınızı tatmin edeceksiniz diye insanları nasıl mağdur ettiğinizin farkında mısınız? Kendi şehir merkezlerinde dahi sınava girerken bile birçok sorunla karşı karşıya kalan bu öğrenciler şehirlerarası yolculuğa ve bu psikoloji ile sınava girmeye maruz bırakılmış ayrıca devlete maddi yükü de cabası olmuştur.

Ayrıca değinmek istediğim bir konuyu da dile getirmeyi borç biliyorum. Ziyaretinde bulunduğumuz güzide ilimiz Tunceli’nin bakir güzelliğine Munzur’un huzur veren akışına hayran kalmamak mümkün değildi. Bende bu güzelliklere ait birkaç resmi sosyal medya hesaplarımda paylaştım, resimlerin üzerine de doğru olan bir cümle yazdım geneli itibarı ile beğenilen resimlere… Yazdığım cümle itibarı ile yüzlerce onayın yanında sadece bir iki kişi olumsuz eleştiride bulundu azda olsa bu eleştirilere açıklık getirmek mecburiyetindeyim.

25 Aralık 1935 te adını Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği Tunceli ilimiz Anadolu ve Trakya’nın birçok bölgesine dağılmış genelini Türkmenlerin, Yörükler’in dolayısı ile Yesevi kökenli Bektaşilerden oluşan Hurufi, Çepni, Tahtacıların bulunduğu illerimiz gibi Türk ve Bektaşi Alevisi bir ilimizdir.

Mevcut il aşiretlerinin %90 ı Horasan ve Türkistan’dan daha Türkler Anadolu’ya yerleşik olarak gelmeden boylarından ayrılarak gelip yerleşen Türk aşiretleridir.

Ön yargılar her zaman zararlıdır hele bu bilgisiz insanları dilinden, çıkıyorsa tam bir parça tesirli bomba etkisi yapar, Tarihin belirli zamanlarında olanları o günün şartlarını sebep sonuç niteliğinde değerlendirmezse inanın geçmişin hatalarına yeniden düşmememiz mümkün değil yüzden resmin tamamını görmek gereklilikten öte zaruridir.

1938 olaylarının temel müsebbibi o gün Dersim bölgesi diye adlandıran bu günkü Elazığ Erzincan illerimizinde bazı bölgelerini içine alan bölgenin genel adıdır, bölgenin mevcut ermeni aşiretlerinin oluşturduğu kaos Erzincan’daki baş kaldırının bastırılması isyanın elebaşları İngiliz teali cemiyeti elamanları Baytar Nuri ve Ali Şer in Tunceli’ye kaçarak sığındıkları Seyit Rızanın yanında yeniden isyanın temellerini atmaya başlamışlardır, İngilizlerin maddi manevi desteğini alan Seyit Rızanın kaçakları teslim etmeye yanaşmamasıyla, içinde bulunduğu konumun güç zehirlenmesine kapılarak yapılacak harekete müsebbip olduğunun farkına varamamıştır, bölgedeki aşiretlerin çoğunluğu bu isyana tabi olmamış her zaman olduğu gibi bölgedeki ermeni aşiretler kalkışmanın temelini oluşturmuştur,

Coğrafi konumu o günkü şartlarda mevsimsel ağır şartlarda müdahale edilemeyince Abdullahpaşa komutasındaki Hamidiye alaylarının devamı olan Diyarbakır’daki bir aşiret tarafından isyan bastırılmıştır, beklenmedik müdahale karşısında şaşkına düşen isyancılar masum halkı canlı kalkan olarak kullanmıştır, nihayetinde Elebaşı Baytar Nuri yine kaçarak mısıra sığınmıştır.

Erzincan’daki İsyan (Koçgiri) kısa zamanda hafızalardan silinirken 1938 olaylarının üzerinden yıllar geçmiş Ama Tunceli üzerine yapışan bu isyancı kimliğinden bir türlü kurtulamamış ve de kurtulması için hiç kimse bir çaba göstermemiştir.Biz bu konuda uyurken Düşman uyumadı, Tunceli’ye Mağdur edildiğine dair pompalama yapan mihraklar haksızlıklara isyan metodu ile sosyalist komünist ruhunu aşılamaya başladı yani bir deyişle bizim sahip çıkmadığımıza bu hain odaklar sahip çıkmış görünerek Türk milletini birbirine kırdırmak, Türk devletini zayıflatmak ülke yönetim ve rejimini ele geçirmek için zemin hazırlayıp sağ sol ile başlamış, alevi suni çatışmasına evrilmiş icralarını yürüttüler, başardılar da, o günü en yoğun yaşayanlardan biri olarak öneriyorum herkes şapkasını önüne alarak bir öz eleştiri yapmalıdır ki neyi nerede yanlış yaptık görsün, gördüde…

Neticesinde bu ülkenin binlerce evladı toprağa verildi, yağlı ilmeklerle idam sehpalarına yürüdü, on binler ceza evlerinde çürüdü,ceza evlerinde yatıp çıkanlar akıl sağlığı ve beden sağlığı çürümüş doktorası ile Yusufiyeli diploması aldı.

Yok beyler yok eşekken eşek düştüğü kuyuya ikinci kez düşmez. Bizlerde düşmemek için yapacağımızı da, söyleyeceğimizide bir, iki, üç defa değil on defa ölçüp sonra biçmeliyiz. Vatan hainleri ve onların arkasındaki güçler senaryo yazmaya devam edeceklerdir. Ama bizi koruyacak tek düşünce unutulmamalıdır kiAlevisi, Sünnisi, Kürtü, Zazası, Çerkezi, Boşnakı, Pomadı ile

‘’BİZ HEP BİRLİKTE TÜRK MİLLETİYİZ’’