Sene 1956…
Elazığ Lisesi ve lisenin üst katında ki Şükrü hocanın düzenlediği laboratuvardayız. Bu laboratuvar da 7 tane üzeri fayans altı boş olan beton masalar var. Öğrencilerin oturması içinde tabureler bulunuyor. Fizik dersimizi burada yapılacak, deneyi gözlemleyeceğiz.
Deney konusu: suyun ayrışması sonucunda metal kaşığın oksitlenmesi.
Pencerelere deneyin daha iyi gözükmesi için siyah perdeler çekildi.Buranın sorumlusu olarak Şükrü hocamız fizik öğretmenimize deneyin nasıl yapılacağını tarif etti ve “Hoca hanım şu anda dersim yok isterseniz sınıfta kalıp size yardımcı olabilirim” dedi.
Hoca hanım “sizin kalmanıza gerek yok, ilginize teşekkür ederim” diyerek Şükrü hocayı gönderdi. Bu öğretmenle laboratuvara gelindiğinde eğer perdelerde kapalıysa arkadaşlar düğün bayram ederlerdi. Sebebi ise şu: bankların altı boş olduğundan deney yapılıncaya kadar neşeli ve de zevkli saklambaç oynanmasıydı.
Hoca hanım deneye başladı, fakat uğraştığı halde bir türlü sonuca varamıyordu. Benim oturduğum yerin yanındaki tabure ebenin gözünü yumarak 10 kadar sayacağı yerdi. Birkaç ebelemeden sonra sıra Mustafa Özdemir (akrabam olur) arkadaşıma geldi. Mustafa, yavaş şekilde 10 kadar saydı ve oldu mu? diye sordu. Hakem olarak görev yapıyorum “olmadı” dedim. Mustafa yeni baştan tekrar 10 kadarsaydı yine olmadı cevabını aldı. Uzatmayalım Mustafa 6-7 defa10 kadarsaydı. En son saymada kızdığından var kuvvetinle “OLDU MUUU?” diye bağırdı.
Sınıfta kuvvetli bir kahkaha tufanı koptu ve merakla hoca hanımdan ne tepki geleceğini bekledi. Deneyi yapamamaktan bunalan hoca hanım da “oldu mu?” lafını kendisine sorulduğunu zannederek:
“Serseri herif görüyorsun ki deneyi yapmaya çalışıyorum, merak etme olduğu zaman zatı alinize oldu diye haber veririm”…
EY HAYAT: Hepimiz hayatın kısalığından söz ederiz de boş geçen zamanımızın nasıl kullanacağımızı bilmeyiz...