Toplumun yarısının köylü olduğu, tüm işlerin insan gücüyle yapıldığı, ekilebilir toprakların köylü nüfusuna yetmediği yılların alışkanlığı ile hala şehirlere yerleşmek için çırpınıp duruyoruz.
Şehirlerde dar gelirli insanlar, öz güven kaybı ile mutsuz ve ekonomik sıkıntılar çekerek hayatını sürdürürken, kırsalın avantajlı hale geldiğinin farkına varmamız gerekir. Ülkemizde köylü sayısı % 15 ler civarına geldi. Toplumun yarısı köylü iken, bir kişinin sadece 1 şehirli müşterisi var idi. Bu gün bir köylünün 6 müşterisi var. Uluslararası normlar bir köylünün 6 müşterisi var ise, kırsalda yaşayanlar hayatlarını şehirliler kadar konforlu, onlardan daha sağlıklı yaşayabileceğini gösteriyor.
Şehirlerde yaşayıp, sabit gelir ile hayaller kuramayan, hiç spor yapmayan, ev ile iş arasında ömrünü geçiren milyonlar, köylüler kadar yaşamdan zevk almıyor. Hayatlarında coşku yok, heyecan yok, hayal yok. Köyde yaşamak, fizikken çalışmak anlamına geliyor. Fizikken çalışmak ruh sağlığı için elzem. Fizikken çok çalışıp depresyona gireni gördünüz mü? Depresyona girenlere bakın çoğu kendine su almaktan aciz.
Acı olay, biz çocuğumuz yıpranın kaygısı ile hep tembellik aşıladık. Çocuğumuz garantili işte olsun, yorulmasın, mantığı ile çocuk yetiştirdik. Bu sağlıksız bakış açısı, çocuklarımıza miskinlik aşıladı.
Çocuklarımızı mücadele gerektiren zor işlerde çalışmalarını engelleyerek, koruduğumuzu zannettik. Oysa insanların fizikken güçlü olmaları, onların daha pozitif daha mutlu olmalarını sağlıyor. Biz çocuklarımızı meslek sahibi yapmalı, fark yaratmasını teşvik etmeli, üretim yapmalarını desteklemeli, onların edilgen bir ruh haline bürünmelerine engel olmalıyız. Çocuklarımızı devlet memuru olmaları veya bir yerlerde maaşlı çalışmaları gerektiğine, inandırmaya çalışmamalıyız.
Bu gün tarım ve hayvancılığın bir meslek olduğu. Bu meslekleri iyi yapanların, memurlardan çok fazla kazanacağı, prestijli ve konforlu yaşayacağını görmemiz gerekir. Bu günden sonra tarımsal üretim yapanların daha mutlu olacağını bilmeliyiz.
Günümüzde hayvancılık yapmak, eskisi gibi ahırda birkaç hayvanın olması, anlamı taşımamaktadır. Hayvancılığın geleneksel bilgilerden kurtularak profesyonel bir iş olduğunun anlaşılması ve dünya standartlarında yapılması gerektiğinin bilinmesi gerekir.
Hayvancılığa uzun vadeli perspektif ile bakılmalı. Her yıl artan hayvan sayısının hayvancılık yapanın sermayesi olduğunun görülmesi ve hükümetin asla hayvancılığa radikal müdahaleler yapmaması gerekir. Seçim dönemi müdahale edilen et ve süt fiyatları hayvansal üretimi sekteye uğratmakta ve günün sonunda halk daha pahalıya hayvansal ürün tüketmektedir.
Tarım ve hayvancılığın istikrarlı devamında, elbette ilk görev bakanlığındır. Milletimizin tarım ve hayvancılığın yükselen değer olduğunu anlaması, ülkemizin tüm potansiyelinin akıllı bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Elazığ’da üzüm, kaysı, dut, kuru sebze ve meyveler, bal üretimi, balıkçılık çevre illerin ürettiği hayvansal ürünler de dâhil tüm hayvansal ürünlerin iyi pazarlandığı durumda, ilin kalkınmasında, büyük potansiyel taşıdığının bilinmesi gerekir.
Tarım ve hayvancılığın profesyonel yapıldığında ciddi gelir getireceğine inanıyor, bundan böyle bakanlığın hatalardan ders çıkaracağını varsayıyor, tarım ve hayvancılığı profesyonel yapanların daha konforlu bir hayat süreceğine biliyor, tarımsal üretim yapanlara saygılar sunuyorum.