İnsanlığın geçmişinde yeni başlangıçlara neden olan önemli kırılmalar var:
Tarımı keşfedip yerleşik hayata geçmek/tarım devrimi o kırılmalardan biri.
Semavi-örgütlü dinlerin (Hıristiyanlık ve İslam) ortaya çıkması bir başka önemli kırılma.
Sanayi devrimiyle tarımdan kopuş çok önemli bir başka kırılma.
Bugün de belki bilgi çağı devrimi adı verilen devrimle yeni bir kırılma döneminin içinde yaşıyoruz.
Bu kırılmalar hep insanın bütün yaşayışını baştan sona değiştirmiş, yeni bir hayata geçilmesine neden olmuş kırılmalar.
Bilim adamları genlere müdahale edilebilecek diyorlar. Bunu şimdiden yapmaya başladılar.
Yusuf Ziya Cömert yazıyor; “2018 yılında Çinli biyofizikçi He Jiankui insanlık tarihinde bir ilk olan genetik tasarımlı ikiz bebekler Lulu ve Nana’nın doğumunu duyurdu. Jiankui Crispr teknolojisi kullanarak bu bebeklerde genetik HIV hastalığının önüne geçmeyi başardı ve iki bebek de sağlıklı genlerle dünyaya geldi.”
Jiankui bu işi başardığı için çalıştığı üniversiteden uzaklaştırılmış ve üç yıl hapis cezası almış. Çocuklar büyüyormuş ama hiçbir şirket bu çocuklara sağlık sigortası yapmaya yanaşmıyormuş.
“Crispr 2010’larda genleri düzenleyen bir işlem iken 2020’lerde DNA dizilimine sentetik gen ekleyebilen, hatta yumurta ve sperm ihtiyacını ortadan kaldıracak şekilde kök hücreden sentetik embriyo üretebilen bir kapasiteye ulaştı. Bunun pratikteki karşılığı “İnsanı yeniden yaratmak ya da yeni insan yaratmaktı.” Elin oğlu adam yapıyor!
“Yapamazlar! Yapamayacaklar!” diye kendimizi sakinleştirebiliriz. “Yaparlarsa dünyanın sonu gelir” de diyebiliriz.”
Haşim Kılıç; “Geriye doğru gittiğiniz zaman Türkiye iki konuda çok ciddi sıkıntı çekmiş: Birisi ifade özgürlüğü, diğeri de din ve vicdan özgürlüğü ve sorunlarımız hep bu eksende doğmuş.
1961 Anayasasında Cumhuriyetin nitelikleri belirtilmiş; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir. Ancak bu kavramların içleri, doldurması gereken kurum tarafından evrensel hukuk değerlerine uygun olarak doldurulmadığından dolayı maalesef sorunlar yaşayarak geldik.
Din ve vicdan özgürlüğü konusunda da tarihi ve fahiş hatalar yapılarak belli bir noktaya kadar gelindi ve bugün bazı konularda şikâyet ediyorsak, bazı konuları eleştiriyorsak, mutlu değilsek, bu, laiklik konusunun içinin evrensel anlamda doldurulamadığındandır.
Bugün sorunumuz ne anayasa bence, ne de yasalarımızdır. Bunu uygulayan ve yorumlayan insanlarımızdır. Yargı erkine verilmiş olan yorum hakkı maalesef isabetli kullanılmıyor. Kullanılmadığı için de bu sorunların ülkede bıraktığı yakıcı ve yıkıcı etkilerini maalesef çözemiyoruz, çözemedik.”
Ahmet Taşgetiren; “Bizde partiler lider merkezlidir. Liderin gücü ve zaafı partinin gücünü ve zaafını belirlediği gibi, liderin iş tutma tarzı da parti içi insicamı etkileyecektir.
Bizim insanımızda sorgulama, itiraz etme, “hayır deme”, ya da aykırı düşünce ortaya koyma geleneği yok veya çok zayıf. Bu da ülke olarak yılların, insan kütleleri olarak milyonların emeğinin heba olması demek.”
İsmail Kılıçarslan; “İsimlerine “unvan” verilen 3 şehrimizin de kurtuluş hikâyelerine vakıf oldum zaman içerisinde. Antep, Urfa ve Maraş’ın kurtuluş hikâyelerinin ortaklaşan taraflarını böylece görebildim. Üç nokta her zaman dikkatimi çekti. Birincisi, direniş sürecinde eski askerlerin, medrese-dergah ahalisinin ve fukara halkın inisiyatif alması. İkincisi, kaideyi güçlendirmeye yarayan bazı istisnalar hariç, zengin eşrafın işgalci güçlerle “iyi geçinilmesinden” yana tavır alması. Üçüncüsü ise, kurtuluş sonrası oluşturulan anlatıların hemen hepsinde bu zengin eşrafın şehri kurtarmış pozu vermesi.
Şimdi Urfa’da, Maraş’ta, Antep’te cari “Kurtuluş Anlatıları”nın büyük oranda “sonradan kurgulanmış anlatılar” olduğunu, hatta şehirlerin hassasiyetlerine göre bu anlatıların zaman içerisinde evrilip devrildiğini de görüyorsunuz.”
Hayrettin Karaman; “Sağcı solcu, İslamcı muhafazakâr, dinli dinsiz… ne olursanız olun şunu unutmayın ki, bir tane Türkiye var, bir tane ülkemiz ve devletimiz var, hiç değilse bu ülkede huzur ve böyle giderse sosyal refah içinde yaşama hedefinde birleşmek şarttır. Bu hedefin şaşması herkese zarar verecek, düşmanlar ve hainlerden başka buna sebep olan herkesi ve kesimi pişman edecektir.”