Günümüz dünyasında üç ekonomik sistem uygulaması var; kapitalizm, sosyalizm ve karma ekonomi. Hemen belirtelim ki, bugün hiçbir ekonomik sistem fiilen tam olarak tatbik edilememektedir. Bu tespit kapitalizm için de, sosyalizm ve karma ekonomi için de geçerlidir.
Dünya şimdi insanlığa huzur verecek yeni arayışların içinde. Bundan dolayı da adına “İslam İktisadı” dememekle birlikte birçok gelişmiş Batı ülkesinde de halkı Müslüman olan ülkede de “risk sermaye şirketleri” marifetiyle, katılım finans sistemleriyle emek-sermaye ortaklıkları yürütülüyor. ABD’deki silikon vadisinin bu sistemle (Vencur kapital veya risk sermaye şirketi denilen emek-sermaye ortaklığı uygulamalarıyla) çalıştığı unutulmamalıdır.
Dünyada birçok ekonomist, sosyalizm ve kapitalizm sistemlerinin fiilen ölmesi nedeniyle yeni ekonomik sistemlerin devreye gireceğinden bahsediyor. Muhtemel ekonomik sistem(ler) eğer devletler tarafından önerilecek olursa çok büyük bir ihtimalle bu öneri “küresel sermaye”yi dışlamaya yönelik olabileceği gibi, küresel sermayenin önerisinin de; devletleri oldukça küçülterek yönetimin “büyük şirketlere” tahsisi şeklinde olacaktır.
Görüldüğü gibi iki düşüncenin hedefinde de insanın mutluluğu esas alınmayıp, toplumun yüzde onluk bir bölümünün mutluluğu esas alınmaktadır. Çünkü iki tavsiye de nüfusun %10 veya 20’lik kesimi eliyle ülkenin ekonomik kaynaklarının kullanılmasına ve sermayenin belli ellerde temerküzüne dayanır.
Herhangi bir ülkede dört unsura dikkat edilirse, o ülkede olup bitenleri ve hangi anlayışın uygulandığını rahatlıkla anlayabilir ve uygulanan sistemin de ne olduğunu anlayabiliriz:
1-Vergiyi kimler ödüyor?
Gelir ve kurumlar vergisini kimler ödüyor ve bu ödemelerin toplam vergiler içindeki oranı nedir?
Eğer bir ülkedeki kayıtlı vergi mükelleflerinin ödediği vergi, toplam verginin %15-30 kadarını oluşturuyorsa, o ülkede ödenen vergilerin % 70-85 kadarını; harç, ÖTV, KDV ve benzeri vergiler (dolaylı vergiler) adı altında halkın tamamı ödüyor demektir.
Yükü taşımak fedakar ve cefakar fakir-fukaraya kalıyor.
2-Krediye kimler ulaşabiliyor?
Kimler hangi krediyi kullanıyor ve kullanılan bu kredilerin işleyişi nasıl olmaktadır? Kimilerince ipotek olarak gösterilen gayrı menkuller acaba bazılarından niye kabul edilmiyor? Kredi Garanti Fonu (KGF) en çok kimlere sıcak bakıyor?
Sorular çoğaltılabilir.
3-Siyaseti kimler finanse ediyor.
Öncelikle siyaseti devlet finanse etmiyor. Devletin siyasi partilere verdiği para belkide hiç kullanılmıyor. Siyaseti sermaye sahipleri finanse ediyor ve sonuçta da siyasette, siyaseti finanse edenlerin sözü geçiyor.
Hukuk hakimiyeti kanun hakimiyetinin önüne geçmelidir.
4-Sigorta şirketleri ve bankalar nasıl çalışıyor?
Bu iki kurum aslında iç içe çalışmaktadır. Her banka aynı zamanda bir veya birden fazla sigorta şirketinin de patronudur.
Bizim ülkemizde zannederim dört bankanın dışındaki bankaların büyük hisseleri yabancılara aittir.
Kayıt dışılıkla mücadele dünyanın henüz başaramadığı, belki de peşinden koştuğu bir idealdir(!). Birçok yolsuzluk ve yozlaşmanın da kaynağı olan kayıt dışılık hükümetlere adeta meydan okuyor.
Hâlbuki ekonomi için de, sistemli bir hayat için de kayıt şarttır. Çünkü kayıt dışılık yalnız kara paraya değil, toplumun, hayatın ve dinin her alanına olumsuz davetiyeler çıkarmaktır. Kayıt dışı ekonomi, kayıt dışı siyaset, kayıt dışı din vd… Kayıt dışılık biraz da devleti paranteze almak gibi duruyor. Mafya türü yapılanmaların sayısı o ülkenin yönetim yeterliliği ile ters orantılı değil midir?
İktisadi sistemlerin ortaya çıkışı temel iktisadi sorunlardan olan “üretimin kimler için yapılacağı” ile “karın (gayrisafi milli hâsılanın/GSMH’nın) kimler arasında ve nasıl dağıtılacağına ilişkin” sorusuna dayandırılmaktadır.