DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Av. İrfan SÖNMEZ
Av. İrfan SÖNMEZ
Giriş Tarihi : 14-12-2023 10:37

Kuyu ve külhan

Dünü bilmeyen, bugünü anlayamaz. Geçmişi anlama çabaları, aslında bugünü anlama çabasının bir parçasıdır. 

Tarih tekerrür eder mi? Hatalar tekerrür ederse, onlardan kaynaklanan sonuçlar da tekerrür eder. İşte aynı kuyuya düşmemek için, geçmişin labirentlerinde dolaşmak, bugünü şekillendiren düne ait ipuçlarını bulmaya çalışmak gerekir. 

Adnan İslamoğulları,  Kuyu ve Külhan ‘da tam da bunu yapmış. 

Kuyu, 12 Eylül'e kadar olan Türkiye'nin, Külhan ise 12 Eylül'den sora Külhan'a, ateşe atılanların romanı. 

Bir kitap, İskender Öksüz Hoca'nın ifadesiyle; daha ilk sayfalarını okur okumaz sizi içine alıp, bir parçası haline getiriyorsa iyi bir romandır. Onu okurken kendinizi de okumalı, sayfaların arasında kendinizi de görmelisiniz. İslamoğulları'nın Kuyu'su da Külhan'ı da sadece sizi içine almıyor, kendisi de sizin içinize girerek duygu dünyanızı sarsıp duruyor. 

Kitaplar, yazarın hayallerinin kurguya dönüşmüş halini resmetmiyor, tam tersine gerçeklerin, yaşanmışlıkların, acıların, kederlerin güçlü bir kurgu ile okuyucuya sunulmasını temsil ediyor. Kuyu da Külhan da hayal-roman değil, gerçekliğin romanları. 

Kitapları benzerlerinden farklı hale getiren, İslamoğulları'nın anlattığı olayların hemen tamamının bizzat içinde olması veya içinde olanlarla yakın münasebette bulunmasıdır. Bu onu hem bilgi hem de duygusal açıdan çok beslemiş.  Ama yazar, olayların içinde kalıp boğulmuyor, 12 Eylül öncesi ve sonrasına, aradan yıllar geçtikten sonra dışarıdan ve yukarıdan bakmayı ve büyük resmi görmeyi de başarabilmiş. Onun için okurken, okumuyor kitabı ve o günün olaylarını adeta yeniden yaşıyorsunuz. 

Kuyu'da, 12 Eylül'e gidilirken nasıl bir toplum mühendisliği yapıldığı gözler önüne seriliyor. Mühendisliğin hedefi, gençleri çatıştırarak yeni bir düzen için toplumu hazır hale getirmektir. İçinde bulunduğu toplumsal durumu veya sosyal psikolojiyi anlayamayanlar neye hizmet ettiklerini bilemezler. Bazen verdiğimiz kararlar bize ait gibi görünse de gerçekte bize ait değil, konjonktüre aittir. Topluma hâkim olan hava sizin iradenizi ezer. Söz ağzınızdan çıkar ama o sözü size söyleten yaşadığınız şartlardır. 

İşte o şartlar, yeni bir düzen kurmak isteyenler tarafından oluşturulur. Bir diyalogda yazar bunu şu şekilde dile getirir:"...gençlerin elindeki kılıcı bileyen devletin bizzat kendisi, ya da devletin içine sızmış askeriyle, siyasetçisiyle, sermayesiyle basını ile, bürokratıyla, istihbaratçısıyla emperyalizmin beşinci kol faaliyetlerini yürüten maaşlı lobilerdi...Bunlar millette çaresizlik hissi oluşturuyorlar, tek çarenin askeri bir müdahale olduğunu fısıldıyorlar."(Kuyu,s.367-389) 

12 Eylül öncesi ülkücü-komünist ayrışmasından ibaret değildir. Diğer gruplar da bu kavganın dışında ama meyvenin olgunlaşıp kucaklarına düşeceği günü beklemektedirler. Kitapta, Menzil, Millî Görüş, Fethullah Gülen yapılanması ayrı ayrı bir romanın elverdiği ölçüde irdelenir. Bugün olanların endişesi, o günlerde romanın kahramanlarından ağabeyin ağzından şu şekilde verilir: “Milletimizin dini hassasiyeti yüksektir ama yüksek olduğu kadar da istismara açıktır. Din elden gidiyor diye başlatılan fitnenin ateşi büyük olur, söndürülmesi zor olur. Siyasi kavgalara benzemez. Asıl İtilafçılar bunlardır. Atatürk’ü sevmezler hatta düşmandırlar, Enver Paşa'mızı da sevmezler hatta düşmandırlar, cumhuriyetle bitmeyen bir hesapları ve kinleri vardır...Korkarım ki siyasetin içinde dini saiklerle mevzi alanlar bozacaklar ahengimizi."(Kuyu,s.122) Çünkü, "bu topraklarda en çetin ihanet din kisvesi altına gizlenen ihanettir, en kolay o ihanet yayılır."(Kuyu,s.239) 

 Kırk beş yıl öncenin Türkiye’si anlatılırken etnik ayrılıkçılığın ayak sesleri de girmiştir romana, Romanın bir başka kahramanı Mehmet Selim Efendi şöyle anlatır: "Kürtçülük ayrı bir bela, Komünizmin memelerinden süt emiyor ve serpiliyor. Komünizmden daha büyük bir bela... Ne var ki Ermenilerin ve Kürtlerin dünyada olup biteni anlayacak ferasetleri yok, hafızaları da; sahip oldukları tek hissiyat düşmanlık"(Kuyu,s.127-143)  

Bugün de Kürtçülüğün aynı memelerden süt emmesi garip değil mi?" Dün devrim adı altında sloganlara hapsolmuş bir ideoloji ile halkların kardeşliği adı altında alttan alta yürütülen Kürtçülük arasına sıkışmış  bir sol,"(Kuyu,S.127) bugün onun siyasi uzantısını meşru görmekle, Sol -Atatürkçülük arasında sıkışmış bir sol. Dünle bugünün mukayesesi yapıldığında çok şey değişmediğini,  aynı hataların tekrar edildiğini görüyorsunuz. 

Kuyu'da sadece toplum psikolojisine dikkat çekilmez, asker psikolojisine de dikkat çekilir. Askerin vatandaşa bakışı Nilüfer hanımın ağzından şu şekilde anlatılır:  "...Bu asker takımının zaafıdır, karşılarındaki herkesi alt rütbeleri zannederler ve itirazdan hoşlanmazlar. Vatanseverliğin de kendi inhisarlarında ya da omuzlarındaki apoletlerde asılı olduğun vehmederler..."(Kuyu,s.115) Başkalarına güvenmemek, darbe dönemlerinde o başkalarını vatansever, vatan haini ayırt etmeden aynı kefeye koymaya, aynı acımasızlığın muhatabı etmenin nedeni olur. Sivillere güvenmemek bu psikolojiden neşet eder. 

Külhan’da ise artık darbe olmuş ülkücülerin Yusufiye süreci başlamıştır. İşkenceler, baskılar, zulümler gırla gider. Romanların kahramanının adının Yusuf olması biraz da bundandır. Yusuf Peygamber, önce bir kuyuya sonra da hapishaneye atılır. Romanın Yusuf'u işkencelerden geçer ama hapse düşmez, yıllarca firar gezer, yoklukları tadar. Kuyu'su da içine girdiği mücadele ve tanık olduklarıdır. Kitap, dışarıdakilerin içeridekilere yetişmek için çırpınışlarını anlatan pasajlarla doludur. Mesela Ömer Haluk, “İçeridekilerin yiyemediği yemekleri yememeye ahdeder, varını yoğunu cezaevlerindekine harcar."(Külhan,s.99) İsmen tanıdığınız bazı isimleri yeniden ve bir başka yüzleri ile tanırsınız. Kimler yoktur ki, Rahmetli Türkeş, Rahmetli Galip Erdem, Rahmetli Yazıcıoğlu,  Ali Uzunırmak, Bahçeli, Ömer Haluk  (Suat Başaran), Sefa Şefkat Çetin, Necmettin Hacıeminoğlu, Nevzat Kösoğlu, Cem Ersever, Topal ve daha bir çok isim kendi ad ve namları ile her iki romanda arz-ı endam ederler. 

Kitapta, hapishanelerin -siyasal İslamcılar- tarafından nasıl ablukaya alınıp bazı yerlerde -mücadelelerinden şüpheye düşürülenlerin nasıl ülkücülükten firar ettiklerini anlatılır. Aslında firar edilen ülkücülükten çok kendi cehaletleri ve kendi niyetlerine olan güvensizlikleridir. Birçoğu dini eğitim almamıştır. İslam'ı bilmemek,  bazılarının onlara verdikleri mücadelenin de ,İslam'la bağdaşmadığını- telkin etme fırsatı verir. İç dünyaları dağılınca kendi yaşadıklarını bile kendi gözlemleri ile değil, bu çevrelerin gözlemleri ile anlamaya başlarlar. Kendilerinden, inançlarından şüpheye düşerler. "Cahiliyeden İslam'a" rücu ettiklerine dair bildiriler yayınlayıp kendi geçmişlerinden koparlar. Bu konu, ülkücü çevrelerde biraz kapalı kalmış, çok konuşulmamış, yazılmamış bir konudur. Niyetinden emin olan, biraz dini bilgisi bulunan, kafasındaki boşlukları doldurmuş hiçbir ülkücü bu propagandalara rağbet etmedi. Mesela benim de kaldığım Buca cezaevinde dışarıdan gelen kitaplar mutlaka adı konulmamış bir sansürden geçerdi,  gönüllülük esasıyla okunmaması gerekenler söylenir ya o kitapların ya kapağı açılmaz ya da -teşkilattan birinde- toplanırdı. O topladığımız kitapların çoğu hala kitaplığımda durur. Onun için hatırladığım kadarıyla, Buca'da/Şirinyer Askeri cezaevinde, Konya, Kayseri, Manisa, Denizli ve Aydın ÜGD davalarının tutuklularında hiç fire verilmedi. Ama cezalar kesinleşip herkes yeni cezaevlerine gidince dışarıdan yönlendirilen ve ülkücüleri -ırkçı, kafir- ilan eden yayınlar bazılarını etkiledi. İnanç ve mücadelelerinden şüpheye düştüler ve tabii bu ülke için hiç risk almamış, insanları Müslüman veya kafir ilan etme tekeline sahip olduğunu düşünen kesimlerin oyununa geldiler. Romanda, o dönem dışarıda çıkan Yazı dergisine işaret edilir. Yazıyı çıkaranlara göre, TE CE'ye hizmet edilmezdi, bu düzen küfür düzeniydi, siyaset de onun aracıydı. Çok sert, Selefiliği çağrıştıran yayınlar yaptılar. Taa ne zamana kadar? AKP iktidar olunca, siyasete küfür diyenlerin hepsi AKP'ye kemik kapmaya koştu. Kimi vekil oldu, kimi bakan odu, içinde parti başkanları bile çıktı. Şu anda AKP'de en etkili olan grup da bu gruptur. 

Gerek Külhan'da gerekse Kuyu'da romanın kahramanlarından ağabey birçok defa "iki tarafın(Komünist-Ülkücü) kavgasından korkarım ki üçüncü taraf kazansın" diye endişelerini dile getirir. Üçüncü taraf, İslam'ı tekellerine alan siyasal İslamcılardır. Aradan yıllar geçer ve bu öngörü gerçek olur.  

İslamoğulları, bizdeki devlet ve devletçi anlayışa, Tanpınar’ın şu sözleri ile dikkat çeker. Konuşan romanın baş kahramanı Yusuf'tur :" Türkiye evlatlarına kendisinden başka şeyle meşgul olmak imkanını vermiyor, diyor Tanpınar. İşte o benim olmayacağımı söylediğim dünya, Türkiye evlatlarına gerçekten kendisinden başka bir şeyle meşgul olmayı bırak, kendisinden başka bir şey düşünmesine bile müsaade etmiyor. Oysa bu ülkenin evlatları her şeyden önce kendisini düşünmeli. Kendi geleceğini hayal etmeli. Önce kendi geleceği ile ilgili hayalleri olmalı. Kendi ihtisas alanlarını tercih etmeli ve bu alanda yoğunlaşmalı. Söylesene bana kendi hayallerinin peşinde koşan kaç kişi var? Kaç kişi küçük yaşlarında istediği şeyin peşinde hala. Meslekler bile ideolojik eksiklik alanlarında tespit ediliyor hala. Sanata meyilli çocuklar mühendislik okuyor, mühendis olacaklar dil ve tarih coğrafyada okuyor. Nerde gazetecilik, nerede sanat tarihi, nerede felsefe, nerede sosyoloji, nerede plastik sanatlar? Teşkilat bünyesinde sergi açılışı duymadım ben hiç. Diyeceğiz ki, toprağa düşmekten cenaze omuzlamaktan vakit mi bulduk? Neden? İşte sebeple, henüz ergenliğe ulaşmış gençlerin Türkiye'den başka şey düşünmesine müsaade etmiyor bu ülke ve özellikle o bahsettiğin yapılar..."(Külhan,s.64) 

Yazar, her iki romanda da -solcular/komünistler- için mutedil bir dil kullanır, incitici bir dil kullanmaktan kaçınır. Doğru da yapar, geçmişin kavgalarını bugüne taşımamak için kelamını ve kalemini sivriltmez. Kuyu'nun kahramanlarından biri olan solcu Ender'in vatansever olduğunu söyler. Geçmişin kavgalarını geçmişte bırakmaya dikkat eder. Bu savaşın başkalarına yaradığını, iki tarafı da ezip yaraladığını anlatır. Bu aslında, bugünün gençlerine bir uyarıdır. Kuklacının elindeki kukla olmayın der. 

Kuyu ve Külhan, son 45 yılın romanlaştırılmış bir tarihi gibi. İyi roman, bir çırpıda okuyup bitirmek istediğiniz, her sayfasını merak ettiğiniz kitaptır.İslamoğulları'nın romanları da öyle. Her sayfada bir sonraki sayfayı merak ediyorsunuz. Dünü ve bugünü anlamak isteyenlerin vazgeçemeyecekleri iki kıymetli eser. Kitapları önemli kılan bir başka husus da Yazarın, tanık olduklarını cesaretle dile getirmesi ve yanlışı olanları gizleme gereği duymamasıdır. Kısa süre görev yapan bir Ocak genel başkanının -sıra dışı ilişkileri- ortaya çıkınca yaşananları, o kişinin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının ayrılma sürecinde oynadığı rolü, aracında bir dolu silah yakalanmasına rağmen ifadeye bile çağrılmayan bir başkasını açıklıkla anlatır. Kendi adıma karanlıkta kalmış birçok notayı bu büyük emek mahsulü eserler sayesinde öğrenme imkânı bulduğumu söyleyebilirim. 

Yazıyı,  yazarın sivil bir milliyetçiliği savunan şu tespitiyle bitirelim: "Fikrimiz iktidar, biz içerideyiz" diyenleri romanın baş kahramanı Yusuf şöyle eleştirir: “Milliyetçi siyaset ve devlet arasındaki siyasal ensest ilişki sona ermeden, devlet babanın her istediğinde evlatlarına musallat olma hakkını bizzat kendi entelijansiyasının   verdiği bir siyasi hareketin müesses nizamdan ve devletin içindeki güç odaklarından bağımsız bir siyaset takip etmesi mümkün olamaz. Böyle bir siyasi hareketin gerçek anlamda bir iktidar olma isteği ya da hedefinin olduğu iddiası kargaları bile güldürür."(Külhan,s.130) 

Dün ve bugün ile ilgili daha birçok önemli tespiti barındıran Kuyu ve Külhan' mutlaka okunmalı, okutulmalıdır. Kitaplar, sadece ülkücülere hitap etmiyor, toplumun her rengi için bir şeyler söylüyor, değerlendirmelerde bulunuyor, onun için de dikkatle okunmayı hak ediyor.  

NELER SÖYLENDİ?
@
Av. İrfan SÖNMEZ

Av. İrfan SÖNMEZ

DİĞER YAZILARI Balkon konuşmasının satır araları Milliyetçiliğin özlü bir tarihi Ahlaksız siyaset kaybetti Kazanan demokrasidir Tony Blair'in yolculuğu Kazanan milliyetçilik olmalı Bir terör saldırısının düşündürdükleri Asıl tehdit bu siyaset tarzıdır Ülkücülük yağmalanırken Yerlikaya ve mafya operasyonları Bülbülü öldürmek DEM üzerinden milliyetçilik Biz seyrederken yahut siyasi münafıklık Mülakatlar ve iktidar Korkuları yönetmek Milliyetçilik ve İslam Sisi ile barış Montaigne haksız mı? Zana ve Ahmet Türk’ün çağrısı İslam düşüncesi ve ikbal Enkazdan oy çıkarmak! Aynı kaba tükürmek Düşün artık yargının yakasından Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail kararı Şeyhefendi'nin rüyasındaki Türkiye Sinan Ateş dosyası neyi bekliyor? Terörle mücadelede söz birliği ve kararlılık Deizm ve Kuran SULTAN DİNİN İKİZ KARDEŞİ OLUNCA Şehitlerimize dokunmayın! Dağın sözünü meclise taşımak Kabuk bağlamış yaraları deşmek ŞEHY SAİD ARAP'I SEVMEK YAHUT SEVMEMEK YUNANİSTAN ZİYARETİ İYİ Parti’nin kararı MİLLİYETÇİLİK VE MODERNİZM Atatürk Demirtaş’a selam gönderir miydi? Türkiye'de din anlayışında değişim süreci Yargı bağımsızlığı ABD/İsrail yapımı soykırım CHP’de yeni dönem Meclisin imkanlarını milletin aleyhine kullanmak! Kurtuluş paradoksu NİCE YÜZ YILLARA İslam düşüncesinin siyasal ufku Irak, Suriye, Libya ve Filistin, ya sonra?  Para ve Faiz FİLİSTİN,İSRAİL,BATI’NIN İKİ YÜZLÜLÜĞÜ Hamas'ın saldırısı ve Filistin sorunu Öz vatanda sığınmacı olmak AİHM kararları ve çifte standart Mafya ile mücadele Tek dil, bütünleştirir Edepsizliğin dini yoktur!  Cabiri; yeniden yapılanma -2 Bölünme Anayasası DAĞINIK MUHALEFET BİN DOKUZYÜZ YETMİŞ SEKİZ Tarihi parçalamak İtaat ve itaatsizlik üzerine Milliyetçiler nasıl birleşir? Milliyetçilerin birliği Cabiri ve yeniden yapılanma BAHÇELİ’NİN İTTİFAK ÇAĞRISI Çürüme Yerel seçimlere doğru, ittifak mı, tek başına mı? İSLAM VE SİYASET Hukuk olmadan ekonomi düzelmez! VATANDAŞ NEREDE, MUHALEFET NEREDE? ZAM YAĞMURU VE ALDATMA USTALARI İslam, demokrasi ve Türkiye Bu kafayla mı? KAYBETME PSİKOLOJİSİ İLE SEÇİM KAZANILMAZ Fransa’dan ders almak MERDAN YANARDAĞ, ÖCALAN İYİ PARTİ KONGRESİ VE YENİ SİYASETİN İPUÇLARI Bir kitap ‘Popülizmin küresel yükselişi’ Dini cehalet ve fanatizm Sorunumuz din ve milliyetçilik satanlardır 14 MAYIS SEÇİMLERİ VE BATI BİZ PKK'YA BAKARKEN... Yeni hükümet ve beklentiler Suçlu sadece muhalefet mi? Gyges'in yüzüğü yahut bağımlı yargı BİR HATIRA:GÜN SAZAK'IN ARDINDAN Geleceğini başkalarının ellerine bırakan toplum Anketler ve sonuçlar TARAFIMIZ BELLİ! Ayrıştırma siyaseti yerine birleştirme siyaseti Türkiye değişim istiyor AKP giderse... Milliyetçiler birleşiniz! Zamansız söz kime yarar EKONOMİK KRİZ,MİLLİYETÇİLİK VE AYRIŞMA Enfokrasi Testi kırıldı Akşener ve Altılı masa DAHA SORGULAMANIN ZAMANI GELMEDİ Mİ? Zaman daralıyor AFET BÖLGESİ, KADER-TEDBİR Deprem, Hatay ve Sığınmacılar Acımız büyük Büyük felaket Akşener ne diyor? Ortak politikalar metni, bir iktidar sıçraması Her seçim İmralı KARNE HEDİYESİ Bu sese kulak verilmeli FAY HATLARI ÜZERİNDE SİYASET Tutukluluk ve siyaset SİNAN ATEŞ'İN YAKTIĞI ATEŞ Yeni bir milliyetçi sıçrama ŞİDDET KÜLTÜRÜ Robotların duyguları yoktur! Tepkileri toplumsallaştırmak Seçilmiş travma Akşener’in suçu! Sosyal medya ve seçimler HERKES İÇİN ADALET Mahkeme kararı ile Kılıçdaroğlu’nun önü açıldı Yargı’nın intiharı ÇOCUK İSTİSMARI, STRATEJİSİZLİK ASKERİMİZ FAKİRDENDİR POST KAVGASI DEĞİL,VATAN KAVGASI Seçmenle duygusal ilişki kurmak YALANLA AVUNMAK Telafisi olmayan bir seçim Parti kapatma: Hukuk ve siyaset Sisi, Esat, muhalefet Parti kapatmak HDP, HANGİ MASANIN ALTINDA? HDP ile görüşme YERLİ VE MİLLİ OTOMOBİLDE SORULAR Suçlu bulundu: Türklük SİYASÎ İSTİKRAR VE GÜNDEM Kapanmış yarayı deşmek Fakıbaba, erdemli siyaset SİYASETÇİNİN BAŞARISI NE İLE ÖLÇÜLÜR? SEÇMEN EĞİLİMLERİNİ ANLAMAK Demokrasi ne ile var olur? YORUMA AÇIK OLMAYAN NAS BUDUR! BİZDEN Mİ OLSUN, ONDAN MI OLSUN? Bu kafayla terör bitmez! Sığınmacı sorunu, biz ve ABD SİYASİ NEZAKET VE CHP AHLAK KRİZİ Anketler ne diyor? İttifak ve nezaket Selçuklunun Osmanlının torunu, cumhuriyetin çocuklarıyız... Adaylık tartışmaları CUMHURBAŞKANI KİM OLMALI? YA HUKUK DEVLETİ YA YOLSUZLUK DEVLETİ KAFALAR DEĞİŞMEDİKÇE TARİH ÜZERİNDEN KUTUPLAŞTIRMA İMAM HATİPLER VE ŞARKICI GÜLŞEN EKONOMİK SORUNLARI ÇÖZECEK KADRO Doğru aday, kazanacak adaydır Keskin dil barış getirmez PARTİLER, İHTİMALLER
NAMAZ VAKİTLERİ
PUAN DURUMU
  • Süper LigOP
  • 1GALATASARAY3287
  • 2FENERBAHÇE3285
  • 3TRABZONSPOR3252
  • 4BEŞİKTAŞ3248
  • 5ÇAYKUR RİZESPOR3248
  • 6RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ3246
  • 7KASIMPAŞA3246
  • 8EMS YAPI SİVASSPOR3244
  • 9BITEXEN ANTALYASPOR3242
  • 10CORENDON ALANYASPOR3242
  • 11YUKATEL ADANA DEMİRSPOR3240
  • 12YILPORT SAMSUNSPOR3238
  • 13MKE ANKARAGÜCÜ3237
  • 14MONDİHOME KAYSERİSPOR3237
  • 15TÜMOSAN KONYASPOR3236
  • 16ATAKAŞ HATAYSPOR3233
  • 17GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ3231
  • 18VAVACARS FATİH KARAGÜMRÜK3230
  • 19SİLTAŞ YAPI PENDİKSPOR FUTBOL3230
  • 20İSTANBULSPOR3216
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA
islami sohbet müzik indir dini sohbet sohbet