Sanayi üretiminde sürekli şartlar değişiyor, üretim yapanlar sürprizlerle karşılaşıyor, öngörüler boşa çıkıyor; sürekli artan maliyetler ve yükselen vergiler şirketlerin yabancılarla rekabet şansını azaltıyor.
Covid 2019 başladıktan sonra hükümet, tüm şartlarını zorlayarak, çalışanı enflasyona ezdirmeyeceğiz dedi ve yola devam etti. Enflasyona paralel zamlarla fiyatlar arttı. Gelinen noktada bu enflasyonla üretim yapmak zorlaştı, dünyadaki rakiplerle rekabet edemez hale geldik. Eğri oturup doğru konuşalım: Bu enflasyonla yatırım yapmak, üretim yapmak, kredi ile ev almak mümkün mü?
Türkiye; alt yapıda Avrupa ülkelerinin çok gerisinde kalmıştı ve alt yapı yatırımlarını her şartta yapmak zorundaydı. Bu dönemde yatırım aşığı, her şartta yatırımı önceleyen Sayın Recep Tayyip Erdoğan sahneye çıktı. Cumhuriyet tarihinin tüm yatırımlarını katlayacak yatırımlar ile ülkenin her köşesinde gurur duyduğumuz yatırımlar gördük.
Dünya emperyalizmi ve ülkemizde ABD’ye uşaklık yapan kansızlar ile rekabeti kazanan bu milletin yolu açıldı diye düşündüğümüz dönemde, Covid 19 çıktı. Ekonomide tüm dengeler değişti.
Türkiye; Türkiye merkezli politikalar belirlemeye başladı. Takdir ve tam destekle savunduğumuz bu politikalar devam ederken, halkı dolara yönlendirenlerin etkisiyle dolar hızla tırmanmaya ve kontrolden çıkmaya başladı. 2021’in 21 Aralık'ında kur korumalı TL vadeli mevduata geçmek zorunda kaldık. Bu dönemden önceki iki yıla bakalım: halkın ve şirketlerin 100 milyar dolarlık mevduatı 260 milyar dolara çıkmıştı. Yani halkın ve şirketlerin dolara yönlendirilmesi ile ABD’ye kölelik yapılmaya başlanmıştı, ülkemizde 160 milyar dolarlık mal ve hizmet vererek ABD’den kağıt almış olduk!!!
Ortodoks ekonomik politikaları savunanlar ekonomik yönetimi ele aldılar. Mehmet Şimşek kurumlar vergisini her kademede 5 puan artırdı. KDV 2 puan arttı. Faizler % 60 civarında. Bu durumda şirketler bu vergileri ödeyecek, faizi ödeyecek ve sermayesini korumak için enflasyon kadar sermaye artıracaklar. Bunun olması içinse karlılığın çok artması gerekir, bunun sonucu enflasyonun devam edeceğini gösteriyor.
Türkiye faizi yükselterek bu sorunları çözüyor gibi olur. Bu yüksek faiz devam ederse, çok şirket zora girer, işsizlik artar, halkın tüketimi düşer ve büyüme durur. Türkiye’nin büyümeye ihtiyacı var. Türkiye yatırımdan ve üretimden asla vazgeçmemeli. Türkiye artık teknoloji ülkesi oldu. Bunu fark etmeliyiz. Faiz ve vergi yükseltmeye odaklanacağımıza, gereksiz ithalatla mücadele etmeli, ülkemiz içinde üretilebilecek ürünlere destek vermeli ve sanayicinin önünü açmalıyız.
Dünyada şartlar sürekli değişiyor. Bu değişimler yeni fırsatlar doğuruyor. Bu fırsatları iyi kollamalı, ABD ye asla güvenmemeli, ABD politikalarına yakın duranların ülkeyi yönetmesine müsaade etmemeliyiz. Merkez Bankası döviz artırma politikasının ülkeye fayda sağlamayacağının bilinmesi ve amacın üretim olduğuna kati şekilde inanılması şarttır diyor, Türkiye’nin geleceği için mücadele edenlere selam ve saygılar sunuyorum.