20 -23 Ekim 2022 de Antalya’da yapılan 3. Uluslararası Sürü Sağlığı ve Yönetimi kongresine katıldım. Kongrede 700 civarında çoğu veteriner hekimi olan, yönetici ve klinisyen vardı. Kongreye Almanya’dan, ABD’ye birçok ülkeden panelist katıldı. Kongreye olan ilgi geleceğe olan güvenimi artırdı. Ülkemizde modern hayvancılık işletmeleri artmaya, bilgi ve donanımı çok iyi olan veteriner hekimler ve zooteknisiler yetişmeye başladı. Ülkemizde hızlı bir şekilde tarım ve hayvancılıkta yapısal değişime ihtiyaç var. Bundan böyle genetik potansiyeli yüksek hayvanları eğitimsiz insan üretemeyecektir. Eğitimsiz insan artık buzağı büyütemez, süt üretemez duruma düşecektir.
Dünya’da hayvanların genetik potansiyeli hızla arttı, fakat bu hayvanların ihtiyaçlarını karşılayacak altyapı, bakım ve besleme, genetik potansiyele paralel gelişemedi. Bu konuda bakanlıkta, hayvancılık yapanlar da genetik potansiyelin gereksinimini karşılayacak bilgi ve kültüre ulaşamadı.
Genetik potansiyeli karşılamaktan uzak olan alt yapının yanında, hayvancılıkla ilgili başka yanlışlarda yapıldı. Bakanlığın destekleri artırmasına rağmen, süt kurulunun çiğ süt fiyatını maliyetin çok altında belirlemesi çok sayıda ineğin kesilmesine neden oldu. Zaman zaman yersiz ithalatlar hayvansal üretimi baltalamakta hayvansal üretim yapanları bu işten vazgeçirmektedir.
Hayvancılıkla ilgili halkında yanlışları yok değil. Halk doksanlarda ABD’nin yönlendirmeleri ile tamamen yerli kaynaklardan ürettiğimiz koyun ve keçi etine, mesafe koydu. Tavuk etini üretmek için mısır ve soya fasulyesi ithal etmek zorundayız. O nedenle mısır ve soya ihracatı yapan ABD koyun eti tüketmenin zararlı olduğu yalanını yaydı. Uluslararası ticarete konu olan soyanın yarısını ABD, ihraç ediyor. Dünyada üretilen mısırın % 30 undan fazlasını tek başına ABD üretiyor. Koyun etine savaş açanların gazına gelen halkımız, koyun eti tüketme alışkanlığını büyük oranda terk ettiler.
Halkımızın ülke potansiyelini iyi değerlendirmesi ve yerli girdilerle üretebildiğimiz ürünleri öncelemesi gerekir. Bakanlığın uzun vadeli planlar yaparak üretim yapanların güvenle yatırım yapmasını sağlaması gerekir. Üretimde maliyeti düşürerek ithalat tehditleri yapmadan hayvancılık sektörüne uzun vadeli yatırımlar yapılmasının desteklemesi gerekir.
3. Uluslararası Sürü Sağlığı ve Yönetimi Kongresinde buzağı ölümleri ve buzağı ölümlerini azaltma stratejileri en fazla ilgi duyulan konu oldu. Hayvancılık sektörü artık bilgisiz ve geleneksel yöntemlerle yapılamayacak kadar bilgi ve kültür gerektiriyor. Kültür ırkı hayvan sasısı arttıkça hastalıklara karşı duyarlılıkta artmakta buzağıların % 20 den fazlası ölmektedir. Bu korkunç bir rakamdır. Yıllık yüzbinlerce buzağının ölmesi anlamına gelir. Eğer buzağı ölümünü yarı yarıya azaltsak, ithalat ihtiyacımız olmayacak, işletmeler karlılığını artıracaktır.
2000 öncesi ülkemizde ciddi oranda yerli ve melez ırk vardı. Yerli ırklar 3- 8 litre süt verir geleneksel yöntemlerle beslenir ve sorunsuz üretilir ve buzağı ölümü az yaşanırdı. Bu gün inekler günlük 30 litrenin üzerinde süt verebilmekte bu inekleri beslemek ciddi bilgi gerektirmektedir.
Hayvancılık yapan insanların artık eğitim alması şarttır. Ülkemiz geleneksel hayvancılıktan modern üretime geçişin sancılarını yaşamakta, maalesef bakanlık bu konuda yetersiz kalmaktadır.Artık veteriner hekimler, zootekniler, eğitimli ve dünyayı takip edebilen fertler ancak dünya ile rekabet edebilen işletmeler kurabilecek ve üretime devam edebilecektir.
Dünyadaki değişimi hepimiz görmeli ve geleceğin ancak eğitim ile garanti erilebileceğine inanmalıyız. Artık tarımda, hayvancılıkta, strateji ve dünyayı takip etmeyi gerektiriyor diyor, eğitimin önemini kavrayanlara selam ve saygılar sunuyorum.