Her hafta birçok kez beslenme problemleriyle ilgili ailelerden soru alıyorum. Çok kolay gibi gözüken beslenme aktivitesi, aslında birçok aile ve çocuk için çok zor ve kaygılı anlar taşıyabiliyor. Çok kolay gibi gözükse de yemek yemek aktivitesi bizlerin yaptığı en karmaşık şeylerden birisidir diyebiliriz. Beslenme aktivitesinin çok zor olmasının nedeni ise insan organizması olarak yaptığımız ve insana ait işlevlerin çok fazla alanın dahil olduğu bir aktivite olmasıdır. Bu alanların her birinin doğru işlemlenmesi, her birinin kendi içinde ve kendi arasında entegre olması gerekiyor. Birçok aktivite olduğu gibi iyi bir aktivite performansı için yemek yerken de iyi bir postüre ve dik duruşa sahip olmamız gerekir. Bu yüzden postürümüz ve kas tonusu önemli bir etkendir. Yemek yerken vücudumuzdaki her bir kas çalışır. Beslenme vücudumuzun dışındaki ve iç kaslarımızı da kullanmak zorunda olduğumuz bir aktivitedir. Yemek yerken her bir organ sistemi çalışı ve tüm endokrin ve hormon sistemleri dahil olur. Duyularımız yemek yemek için çok önemlidir. Beslenme aktivitesi tüm duyularımızı kapsar. Sekiz duyu sistemimizi de içerir. Çevreden aldığımız duyusal uyaranlar vardır. Bunlar görme, dokunma, işitme, koku ve tat duyularıdır. Bir de vücudumuzun içinden gelen duyular vardır. Bunlardan ilki propriosepsiyon kaslardan ve eklemlerden gelen bilgilerdir. İkincisi vestibüler (denge) duyu sistemidir ve üçüncüsü ise interoseptif dediğimiz duyudur. Açlık, tokluk, tuvaletimizin olması, uykumuzun gelmesi gibi vücudun içinden gelen sinyalleri bu duyumuz sayesinde anlamlandırırız. Yemek yemek tüm duyularımızı kapsadığı gibi iyi bir duyusal işlemleme sürecine sahip olmamız gerekir. Bu yüzden duyusal işlemleme problemi olan çoğu çocuk yemek yemekle ile ilgili problemlere sahip olabilir. Yemeği görürüz, görsel olarak yemeği tolere edip yemeğe çatalımızı batırırız, parçalarız, karıştırırız. Vestibüler ve proprioseptif duyu sistemlerimizi kullanırız. Devamında koklar ve dokunuruz. Ellerimizle, yüzün iç kısmıyla, dudaklarımız, diş ve dilimizle yemeğe dokunuruz. Besinleri çiğneriz. Bir yiyeceği çiğnerken kafamızı hareket ettiririz ve çiğneme sırasında başımız hareket eder böylece vestibüler sistemimizi uyarmış oluruz ve bahsettiğimiz tüm bu adımlarda duyularımızı kullanırız. Sekiz duyudan gelen her bir bilgiyi aynı anda bütünleştirmemiz gerekir. Bu yüzden duyusal işlemleme süreci beslenme için çok önemlidir. Beslenme problemleri olan çocukların ailelerinden mutlaka öncesinde besin değerleri ile ilgili bilgi almak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü besin değerleri çocuğun yemek yemeğe devam etme kararını ve yenilinen besinin miktarını etkileyebilir. Yediğimiz yiyeceklerin vitamin mineral değerleri çok önemlidir. Yeterli demir almayan biri yorgun hissedebilir ve daha hızlı yorulur belki de bu yüzden yemeğe devam etmek istemeyecektir. D vitamini değerleri önemlidir çünkü D vitamini eksikliğinde yediğimiz besinlerdeki kaloriler doğru bir şekilde emilemez. Küçük çocuklarda D vitamini eksikliği kilo kaybına neden olabilir, daha büyük yaşlarda ise D vitamini eksikliği kilo alımına neden olabilir. İştahsız hissedilmesinin sebebi çinko eksikliği olabilir. Çinko eksikliği iştahı bastırmaya neden olan bir mikro besin eksikliğidir. Bu yüzden besin değerleri önem taşır. Geçmişte beslenme ile ilgili öğrendiğimiz deneyimler de önemlidir. 6 aylık bir bebek olduğumuzda yemek yemek artık öğrenilmiş bir davranıştır. Çünkü yemek yemek iştahımız ile sadece hayatımızın ilk 4-6 hafta arasında yönlendirilir. Yaklaşık 4-6 haftalıkken yeme dürtümüzde bir değişim yaşanır. Doğduğumuzda var olan ilkel motor refleksler yemek yeme dürtüsünün yerine geçer ve bu refleksler 4 ile 6 ay arasında kaybolur. 6 aydan sonra yemek yemek istemli bir motor harekettir. Geçmişte yaşadığımız yemek yemek ile ilgili öğrenme deneyimlerimizin rolü büyüktür çocuk her yediğinde kusma refleksi varsa bu öğrenmenin bir sonucu olarak ‘şimdi yemek yersem kusacağım’ deneyimini öğrenerek yemek yemek istemeyebilir. Danışan ailelerimden zaman zaman şöyle paylaşımlar alıyorum. Kendi tutumlarının ya da çalıştıkları için çocuklarına bir başka bakım verenlere emanet ettiklerini ve onların tutumları yüzünden beslenme problemi olduğunu düşündüklerini ve kendilerini suçlu hissettiklerini paylaşabiliyorlar. Araştırmalara göre çocukların beslenme güçlüklerinin %5- %8 arasında ebeveynlerin rol oynamaktadır. Çocuğun beslenme sorununun ana kaynağı ebeveyn değildir ama ebeveyn olarak çocukların yemek yemek davranışlarını destekleyecek bazı çevresel düzenlemeler yapmamız mümkün olduğu gibi istemeden engelleyici yönde de çevresel engeller oluşturabiliyoruz. Sadece belirli yemeklerden tabağına alan bir ebeveynseniz muhtemelen çocuğunuzda bunu yapmak isteyecektir ya da evde yemek yemek rutinleri veya belirli zamanlaryoksa muhtemelen çocunuzda bundan etkilenecektir. Bu yüzden iyi bir rol model olmak önemlidir. İletişime geçme şeklimiz de çok önemlidir, bu konuda inatlaşmak yerine durumu keyifli hale getirmeyi denemeliyiz. Yemek boyunca odak noktası çocuk olmamalıdır ama yaptığı her görme, koklama, tatma, dokunma gibi girişimler için övgü verebiliriz. Henüz çocuğunuzun motor becerileri tabağında yemekleri yemek için gelişmediyse bu durum çocuk için zorlayıcı olabilir ve tabağındaki yemeği yemek istemeyebilir. Destekleyici yönde olmak adına çocuğunuza uygun kaşık, çatal seçimini yapabilirsiniz. Yemek yediğiniz zamanı, rutinleri düzenleyebilirsiniz.