Ortaokuldan sonra lise muadili okullardı. Yatılı ve nihari yani gündüzlü öğrenciler vardı. Ben Gümüşhane ilköğretmen okulunda yatılı imtihanını kazandım okudum. Okulumuz dağın yamacında küçük bir binaydı. O ıssız dağ başında kütüphane kurdu olmuştuk. Çünkü sinemaya bile gidemezdik. Okulun banyosu yoktu. Şehir hamamına dört kilometre soğuk kış sıcak yazda ayda bir giderdik. Yani senede on iki defa. Yatakhanelerde, yemekhanelerde soba yoktu. Yemeğe geciksek donmuş yemekleri yerdik. Bir tek sınıflarda soba vardı. Biz yatakta kendi nefesimizle ısınırdık. Erzurum Yavuz Selim ilköğretmen okulu, Ilıca'ya üç kilometre mesafedeydi. Kış yaz ayda bir kaplıcaya banyoya giderdik.
KÖY OKULLARI
Köylere eşekle katırla taşınırdık. Yolu, suyu, elektriği yoktu. Okulun da suyu, tuvaleti, elektriği yoktu. Biz öğretmenler elbiselerimizi kömür ütüleriyle ütülerdik, günlük tıraş olurduk. Kılık kıyafetine itina gösteren, sözü sohbeti dinlenen süslü fukaralardık. Biz yurdumuzun yavrularını çok ağır şartlarda yetiştirdik. Çok ağır ve çok zor şartlarda okuduk ve okuttuk. Dayanamayanlar öldüler. Zorluklara eziyetlere dayananların da bugünlere posası kaldı.
Voleybol, basketbol, pinpon oynar, dağlardan kayakla kayar, yaz boyu her gün yüzerdim. Sporun faydasını gördüm. Günümüzün yaşlı öğretmenlerinin nasıl yetiştiğini, öğrencilerini ne büyük fedakarlıklarla eğittiğini anlatmak istedim. Cumhuriyet, dağ köylerine kadar okulları getirdi, çok büyük insanlar yetişti ve imkansızı başardık.
ANNE
Büyüttün de uçtu oğlun yuvadan
Aylar geçti dağlar geçti aradan
Ben köy öğretmeniyim anne
Övünebilirsin benimle anne
Bilemezsin ne haldeyim anne
Vatan aşkı böyle bir sırdır anne
Yoksul eğitimin gerçekleri anne
Bahçesinde kır çiçekleri anne
Biliyorum yaşıyorum ne haldeyiz
Biz fedakar öğretmenler
Yurt emrine amadeyiz