https://elazigharputgazetesi.com/files/uploads/user/6796f650a074ef60bd6d33a1b59054a0-c72ae14c2b854b11d6df.jpg
Ahmet Rauf Akay

GERÇEĞE DÖNÜŞ

23-07-2023 19:09 470 kez okundu.

Genel seçimlerin üzerinden tam 2 ay geçtikten sonra nihayet –gerçekçi- analizler başladı. Dün Sn.Kılıçdaroğlu’nu öne sürenler, bugün en zayıf aday oydu, bunu bir tek Sayın Meral Akşener söyledi diyorlar.

Keşke bunu bugün değil, zamanında söyleyebilselerdi. 

Hala Akşener takıntısı veya karşıtlığı üzerinden gazetecilik yapanlar da eksik değil. Önceki gün bir TV kanalında Yıldız Ramazanoğlu, Ümit Özdağ’a  soru sorarken, “Yanardağ’ın tutuklanmasının AKP/İYİ Parti yakınlaşması ile bir irtibatının olup olmadığını sordu.  Yani Yanardağ Öcalan’ın serbest bırakılmasına dair sözlerinden dolayı değil, Sn Akşener masadan kalktığında ona yönelik seviyesiz eleştirilerinden dolayı tutuklanmış, böylece AKP Akşener’e bir zeytin dalı uzatmıştı. Tabi Özdağ bu tuzağa düşmedi.

Yanardağ ve Ramazanoğlu tipinde gazeteciler, Akşener masadan kalktığında bunu Erdoğan’a destek olarak nitelemişlerdi. Oysa Erdoğan’a destek olanlar,” Cumhur ittifakı- koro halinde Kılıçdaroğlu’na “aday ol” derken buna çanak tutanlardı. İdeolojik saplantıları yüzünden bile isteye Türkiye’yi bir beş yıl daha Erdoğan’a mahkum ettiler. Şimdi de suçlu arıyorlar, bir karış öteyi göremeyen öngörülerini bir suçlu bularak onun üzerinden örtmeye çalışıyorlar. 

CHP’nin arkasında bu tip gazeteciler olduğu müddetçe –milletle buluşması- bir hayalden öteye gitmeyecektir. Kılıçdaroğlu’nu ite kaka HDP’ye gitmeye zorlayanlar da bunlardı. HDP faktörü olmasa Kılıçdaroğlu yine bu seçimi kazanabilirdi, ama o da Türk milletinin kültürel kodlarında –devletin- ne kadar önemli ve öncelikle olduğunu anlayamadı. Vatandaş millet ittifakına değil, masanın altında olduğunu düşündüğü HDP’ye oy vermedi.

Bu seçim tecrübesinden dersler çıkarılır mı, hiç sanmıyorum. Yerel seçimler yaklaştıkça köşelerinden başlarını uzatıp yine Kılıçdaroğlu’na  yön vermeye, kazanmanın adresi olarak HDP’yi göstermeye devam edeceklerdir. Dertleri Türkiye değil, dertleri bu milletin ruh kökü ile mütenakız olan ideolojik saplantılarını tatmin etmek, HDP’ye ve onun bileşenlerine alan açmak.

SİYASİ AHLAK

Bugün en mahrum olduğumuz şey siyasi ahlaktır. Yozlaşan bir toplumda siyaset bundan vareste kalmaz, o da etkilenir. Siyaset kurumu iki yolla denetlenir, bir: hukukla, İki, halk tarafından. Hukuk siyasete bağlanarak bu imkan yok edildi. Artık hukuk siyaseti, siyasetçiyi denetleyemiyor, arada bir vicdanının sesini dinleyen bir hakim çıktığında siyaset kurumu onu doğduğuna pişman ediyor. Halk ise eğer adalet terazisini kaybetmişse denetlemek yerinde tuttuğu siyasetçileri alkışlayarak onların millet zararına icraatlarına destek olur. Bunun en yakın örneğine, faizler nas var diye düşürüldüğünde ve çözüm sürecinde tanık olduk. Faiz düşürülürken de iktidarı alkışladılar, çıkarılırken de. PKK ile masa kurulurken de hükümet alkışlandı, süreç bitirildiğinde de. Ölçü kaybedilmişse her şey mübah olur.

Siyasette güvenirlilik, istikrar, vakar çok şeydir. Ancak güvenilir olanla hassas konuları paylaşabilirsiniz. Daha kapıdan çıkar çıkmaz konuştuklarınızı faş edecek bir kişiyle rahat konuşamazsınız. Susmak, iki kişi arasında cereyan edenleri saklamak bazen en büyük meziyettir. Nasırına basılınca, yahut reklam imkanı doğunca saklı kalması gerekenleri paylaşanlardan ne siyasetçi, ne adam olur. Özel alan diye bir şey tanımayan bir toplumda neyi nasıl konuşacaksınız. Birbirine pusu kuran, bunun için özel konuşmaları bile ifşa edenlerle hangi dava hedefine ulaşır? Biz artık birbiriyle konuşurken bile her harfi tartmak zorunda kalan bir topluluk haline geldik. Bu ahlakla bu yaşadıklarımız az bile!

Neler Söylendi?